Türk mutfağının geleneksel lezzeti dönerin marka yolculuğu “aşk” ile başladı.

Türk mutfağının geleneksel lezzeti dönerin İzmir’deki en önemli temsilcisi Dönerci Vedat’ın arkasında büyük bir aşk gizli. Vedat ve Mahmut Akçakale kardeşler 1996 yılında Kemeraltı’nda çırak olarak çocukluktan işe başladı. 8 yıl Kemeraltı’nda çalıştıktan sonra 14 yıllık bir Marmaris maceraları oldu. İşte bu süreçte Mahmut Akçakele, eşi Anastasya ile tanıştı ve bir hafta içinde evlenme teklifi etti. Eşiyle hayatlarını “asıl yuvam” diye nitelediği İzmir’de kurmaya karar verdiler. Altındağ’da küçük bir dükkânda başlayan Dönerci Vedat serüveninin ünü şimdilerde tüm Türkiye’ye ulaştı. Sevgililer Günü vesilesiyle Mahmut Akçakale ve Anastasya ile konuştuk.

Filmi en başa sararsak Mardinli bir ailenin İzmir macerası nasıl başladı?

Mahmut Akçakale:

Babam 1970’te İzmir’e gelmiş, 1977’de de ailesini getirmiş. Önce her Mardinli gibi işe midye satarak başlıyor, sonra kabzımallık yapıyor. Bu işte kısa sürede çok büyüyor ancak ortaklar var.. İşler bu noktada çok iyi gitmiyor ve babamın dünyası başına yıkılıyor. Biz altı kardeşiz üç kız, üç erkek. O dönem ilkokula yeni başlamıştım. Büyük bir varlıktan yokluğa düştük. Babam eve ekmek getirmek için durmadan çalışıyor, uzun süre eve gelmediği oluyordu. Eve birinin ekmek getirmesi gerekiyordu, böylelikle ben sekiz yaşında evin babası oldum. Hikayemiz böyle başladı.

Nasıl evrildi bu hikaye?

Mahmut Akçakale:

Önce Vedat ile birlikte simit sattık. Sabah 5’te kalkıyor, tüm simitleri sattıktan sonra da okulumuza gidiyorduk. Beşinci sınıfa kadar okula devam edebildik. Ben dokuz, Vedat yedi yaşındaydı. Kendim Kemeraltı’nda bir fırında işe başladım, Vedat’ı da bir dönercide işe soktum. El ele tutuşarak gecenin üçünde Kadifekale’den Kemeraltı’na gidiyorduk. Bu böyle beş altı sene sürdü, sonra dayılarım Marmaris’e çağırdı.

Orada ne iş yaptınız?

Mahmut Akçakale:

Dayılarımdan birinin restoranı, birinin kuyumcu dükkanı vardı. 13 yaşında gurbete çıktım, bir sene sonra Vedat’ı götürdüm Marmaris’e. 14-15 sene orada çalıştık. Küçücük yatakta iki kişi uyuduk. Benim hayalim hep kardeşlerimle restoran kurmak ve beraber İzmir’e dönmekti. İyi ustalarla çalıştık. Mutfağı, kebabı, eti çok iyi öğrendik. Kendimizi de geliştirdik.

Anastasya ile yollarınız nasıl kesişti?

dönerci vedat, aşkla başlayan başarı hikayesi
dönerci vedat, aşkla başlayan başarı hikayesi

Mahmut Akçakale:

O zamanlar ben 24 yaşındaydım, dayımla kuyumcuda çalışıyordum. Anastasya annesi ile kuyumcuya altın almaya geldi. Görür görmez aşık oldum, zor da olsa kahve içmeye ikna ettim. Bir yerde oturduk, birbirimize kendimizi anlattık, on dakika sonra ben kendi kendime “ruh ikizimi buldum” dedim ve evlenmeye karar verdim.

Hemen evlendiniz mi?

Mahmut Akçakale:

Sene 2008’di. Anastasya’ya süpriz bir doğum günü düzenledim, o gece hemen evlenme teklifi ettim, önce hayır dedi. Sonra hem arkadaşlarım hem ben bütün gece onu ikna etmek için çabaladık, hiç unutmam cevap hayırdan evete döndüğünde saat gece dörttü. Sonra o Rusya’ya döndü, önce ben oraya gittim, sonra o buraya geldi. Ailelerimizle tanıştık ve bir sene sonra da evlendik.

Kaç yılında?

Mahmut Akçakale:

2010 yılında Rusya’da evlendik. Sonra İzmir’de de kalabalık bir düğün yaptık, çok eğlendik. Şimdi üç çocuğumuz var. Evin 9 yaşında, Aylin 6, Helin 4 yaşında.

Anastasya biraz da seni tanıyalım

Anastasya Akçakale:

Ben Rusya’da doğdum. Mimarlık mezunuyum. Annem muhasebeci, babam asker. 19 yaşındayken annemle birlikte Türkiye’ye Marmaris’e 10 günlüğüne tatile geldik. Mahmut’u gördüğümde sanki kafamdaki bütün puzzle parçaları yerine oturmuştu. Benim için çok doğru bir insan olduğunu düşündüm. Bana davranışları, konuşmaları. Samimiyetle hayatını anlattı. Beni çok güldürdü. Tatil için Türkiye’ye gelirken, babam “Sakın bir Türk ile evlenme” demişti ama evlendim. Rusya’ya döndüm, bir süre görüntülü konuşarak geçti günler. Sonra zaten hikaye Mahmut’un anlattığı şekilde devam etti. Yakın gelecekte de Görece’de bir resim atölyesi açma planımız var, bakalım..

İzmir’de yaşamaya nasıl karar verdiniz?

Mahmut Akçakale:

Benim hep hayalimdi, kendi büyüdüğüm şehirde çocuklarımı da büyütmek. Kardeşlerimle İzmir’de bir işletme açmak, bu işletmeyi de tüm aile emek emek işlemek. 2010 yılında İzmir’e döndük ve Dönerci Vedat’ı açtık.

Kaç senesi?

Mahmut Akçakale:

2010 yılıydı. et döner, tavuk döner, kebap vardı. Çok çeşitliydi.

Dükkanınız şu anki yeriniz mi?

Mahmut Akçakale:

Hayır, cadde üstünde küçük bir dükkanımız vardı 80 metrekare, Altındağ Kemalpaşa Caddesi’nde. Devren kiralık bir dükkan gördük. Gittik, biz burayı kiralamak istiyoruz dedik. Önce paramız yetmedi, sonra bir tanıdık vesilesiyle elimizde ne varsa ortaya koyduk, sahibini ikna ettik. Kredi çektik. Et döner, tavuk döner, kebap çeşitleri. Çok çeşit vardı ama bir türlü tutmuyordu. Bir dönem yine Marmaris’e gittim, borçlar için gereken parayı kazandım döndüm. Döndüğümde işler aynıydı. 150-200 kilo et satılıyor ama para kazanamıyoruz. Bu işte bir terslik var dedim veresiye defterine baktım, herkes veresiye yemiş.

Veresiyeyi kestiniz işler toparlandı mı?

Mahmut Akçakale:

Toparlanmaya başladı. Talep görmeyen yiyecekleri menüden çıkardık. Müşterinin en çok talep ettiği et döner ve tavuk döner kaldı. Günde 50-60 kilo döner sattık. Tavuğu da kaldırdık. Onu kaldırdıktan sonra patladı, gitti. Ama bizim parlamamızın en büyük müsebbibi Sıtkı Şükürer’dir.

Köşesinde yazdı sonra duyan geldi mi?

Mahmut Akçakale:

Aynen öyle. Büyük emeği var. Gurmeler geliyordu ama biz kimseyi tanımıyorduk. Orası sanayi bölgesi, herkes geliyor, yiyip gidiyor. Sıtkı Bey bir gün geldi, köşesinde yazdı. Ertesi gün Mahmut Özgener ailesiyle geldi, arkasından Ender Yorgancılar geldi. Hepsi de müdavimimiz oldu. Sonra hep daha iyisini yapmak için gayret etmeye başladık. Sıtkı Bey bizim tanınmamızda büyük bir dönüm noktasıdır ama bir diğer dönüm noktası da yine hep Anastasya ile kesişiyor.

Nasıl yani?

Mahmut Akçakale:

Ben bir gün Rusya’dan dönüyordum iki uçağım arasında yedi saat vardı. Arkadaşımla Maltepe’de buluştuk, bir dönerciye girdik. Saat 11.45. Adam o saatte yan yana sekiz tane döner takmış. 40 kişi giriyor, 50 kişi çıkıyor. Nasıl bir sistem, “Sirkülasyon” bu dedim. Tarzı bize de benziyor. Ama onlar sadece döner yapıyordu, biz İskender de yapıyorduk. İzmir’e geldim, “Kaldırıyoruz İskender’i” dedim. Sadece döner olması için çok mücadele ettik, dönercide sos, tereyağı olmaz mı diyenler oldu, sonunda kabullendiler.

Maliyetleri düşürmüş oldunuz böyle yaparak?

Mahmut Akçakale:

Hayır, bir sistem kurmuş olduk. Benim etim kaliteli, ben sosla, tereyağıyla öldürmüyorum ürünü diyorsun müşteriye.

İstinye Park’a gelişiniz nasıl oldu?

Mahmut Akçakale:

Zafer Kurşun ile tanıştık. O bize mutlaka gelmeniz lazım diyordu, biz ise AVM ile işimiz olmaz diye düşünüp “Böyle iyiyiz” diyorduk ama bir taraftan da hedeflerimizi anlatıyorduk. Zafer Kurşun, “Millet bizden dükkan istiyor, biz size veriyoruz gelmiyorsunuz” dedi. Biz önce yapılacak AVM’yi beton bir bina sanıyorduk. Ama Zafer bey bize burayı gösterince; şaşırdık kaldık. Havra Sokağı, Kemeraltı gibi esintiler vardı. Sıcak geldi, “Biz burada yaparız” dedik.

Kaç çalışanınız var?

Mahmut Akçakale:

Şu anda 210 çalışanımız var.

Et tüketiminiz ne kadar?

Mahmut Akçakale:

Bütün şubelerimizde yaklaşık 1 tona yakın et tüketiliyor.

İzmir’de kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Mahmut Akçakale:

Biz İzmir’e eti sevdiren bir markayız. Tandır lavaşını dönerciliğe İzmir’de ilk getiren biziz. Hatta annem kuyu tandırda yapardı. Şakayla karışık “İzmirliler bizden önce et yemez, ot yer” derlerdi, şimdi “Et de yiyorlar” diyorum ama işin aslı kaliteli ürün yaparsanız insanlar her şeyi yer. Yeter ki kaliteli, lezzetli ve hijyenik olsun.

Peki neden Vedat’ın adı oldu?

Mahmut Akçakale:

İkimizde işimizi çok severek yapıyoruz. Ama Vedat’ın Allah vergisi bir yeteneği, el lezzeti var. Yemeği, sanatıdır. Ben mesleğe lahmacun ustası olarak fırında başladım, o dönerci olarak meslek hayatına başladı. O hep bu mesleği yaptı. “Dönerciliği bize sen öğrettin, senin adın olsun” dedim. Sonra Dönerci Vedat aldı başını gitti. Anne, babamızın, bütün kardeşlerimizin emeği var. Ekmeği tandırda annem yapardı, salatayı babam doğrardı, döneri ben ve Vedat yapardık, kardeşlerim de komi olarak çalışırdı.

Bu başarının sırrı sevgi dolu aileden, ailesine sıkı sıkıya bağlı bir eşten geliyor diyebilir miyiz?

Mahmut Akçakale:

Kesinlikle öyle.

Paylaş